SAĞLIKLI GELECEK DUYGULARIN IŞIĞINDA
Ahmet Ömer Kocaşaban İlkokulu rehberlik servisi olarak bu ay üzerine konuştuğumuz, tartıştığımız, etkinlikler yaptığımız konu otokontrol. Tanımına bakarsak otokontrol ya da diğer bir deyişle öz-denetim; önemli bir amaca ulaşabilmek için kişinin duygularını, tepkilerini, davranışlarını o amaca odaklaması, konsantre olması veya başka amaca yönelme eğilimini denetleyip kısıtlaması olarak tanımlanmaktadır (Bahar ve Açıl, 2014). Tanımdan da anlaşıldığı üzere en temelde davranış ve duyguların kontrolü otokontrolü oluşturuyor. Davranış kontrolünün de ön şartı duyguları kontrol etmek. Duyguların kontrolü ise onların farkında olup ifade edebilmekten geçiyor. Gözlemleyebildiğim kadarıyla toplum olarak bazı duyguları kabul edemiyoruz. Öfke gibi kıskançlık gibi. Oysa onlar da hepimizin her zaman yaşayabileceği sıradan duygular.
‘’İyi insanlar öfkelenmez’’, ‘’Hiç insan kardeşini kıskanır mı?’’ gibi cümlelerimiz var. Bazı duyguları yargılayan, mahkum eden. Doğal olarak bu tepkiler o duyguyu yaşayanı inkara ya da suçluluğa itiyor. Duygular yargılanamaz diye düşünüyorum. Davranışlar belki. Bunu bir örnekle açıklamak isterim. Diyelim ki çocuklarınızdan birisi diğerine çok öfkelendi ve ona vurdu. Vurma davranışını eleştirip yanlışlığını ifade edebiliriz. Ancak öfkelenmesini eleştirmek, ‘’Ne var bunda bu kadar öfkelenecek’’ ya da ‘’İnsan kardeşine öfkelenir mi?’’ demek, çocuk o duyguyu yaşadığı için onu yargılamak, suçlamak anlamına geliyor. Onun duygularını kabul etmiyoruz anlamına geliyor. Eğer bu tür yaşantılar çoğalırsa çocuk öfkesini bastırmaya çalışıyor. Ve zaman zaman konrtrol edilemeyen öfke patlamaları, ya da başa çıkalamayan suçluluk duygusuyla boğuşuyor. Burada doğru tepki şöyle olabilir: ‘’Kardeşinin seninle alay etmesi seni çok öfkelendirdi. Öfkeni görebiliyorum. Ancak ona vurmanı doğru bulmuyorum. Bunu konuşalım.’’
O zaman duyguları kontrol edebilmek ya da etrafımızdakilerin kontrol etmesini sağlamak için öncelikle duygunun farkına varıp normalliğini kabul etmek gerekiyor. Daha sonra ise ifade etmek ya da ifade edilmesini sağlamak. ‘’Ödevlerini zamanında yapmaman bazen beni öfkelendiriyor’’ ya da ‘’Kardeşime oyuncak aldığınızda onu çok kıskanıyorum’’ gibi. İfade edilmeye başlanan duyguları kontrol etmek her zaman daha kolay.
Peki biz çocuğumuza ya da eşimize duygularımızı bu şekilde rahatlıkla ifade edebiliyor muyuz? Çocuğumuz bize kendi duygularını rahatça ifade edebiliyor mu? Bu soruları düşünmeye ihtiyacımız var. Eğer bu sorulara verdiğimiz cevaplar ’’hayır’’a yakınsa duyguları yargılamaktan kaçınalım. Davranışları eleştirebiliriz ancak duyguları asla.
Ayhan Çakır- Fatih Kiraz